Nas Suresi

“Bismillâhi’r-Rahmâni’r-Rahîm.Kul e’ûzü bi-Rabbi’n-nâs. Meliki’n-nâs. İlâ-hi’n-nâs. Min şerri’l-vesvâsi’l-hânnâs. Ellezî yüvesvisü fî sudûri’n-nâs. Mine’l-cinneti ve’n-nâs.”

“Rahman ve Rahim olan Allah’ın adı ile. De ki: Sığınırım Rabb’ine nâsın. Melikine nâsın. İlâhına nâsın; şerrinden o sinsi ves-vâsın. Ki, fiskos eder sinelerinde[3] nâsın; gerek cinden (olsun o sinsi) gerekse insden.”

Bundan evvelki sûre, her şeyin, gece ve gündüz, her zaman insana ârız olabilecek açık şerlerinden Allah’a sığınmak lâzım olduğunu bildiriyordu. Bu sûrede ise, gözle görülmeyen, elle tutulmayan gizli şerlerden ve gizli kuvvetlerden de korunmak ve Allah’a sığınmak lüzumu bildiriliyor. İzah edelim:Rabb; duygusu olmayan maddeden canlı insanlar yaratıp onları birçok nimetleriyle terbiye eden, hâlden hâle geçirip yetiştiren, besleyip büyüterek kemâle erdiren ulu yaratıcı (Allah) demektir.

Nâs; insan demektir.Melik; kemâle eren insanların hepsini hükmü altında tutan, hayatî işlerini kudreti ile tedbir eden, onların üzerinde hükümlerini, iradelerini dilediği gibi yürüten, yaratan, rızık veren ve öldüren hâkim demektir.

İlâh; sonsuz kudreti ve büyüklüğü ile insanın kalbinde yaşayan ve kendisinden başkasına tapmak câiz olmayan hak Ma’bud, Allahu Teâlâ Hazretleridir. Binaenaleyh Rabb, Melik, İlâh her üçünden maksat Allahu Teâlâ’dır. Her biri insanın muhtelif hâline nazaran ayrı manalara işarettir.

Allah yalnız insanların değil, her şeyin Rabbi, Meliki ve İlâhıdır. Fakat bunun böyle olduğunda şaşıran ve sapıtan yalnız insanlar olduğu için, nâsın Rabbi, nâsın Meliki, nâsın İlâhı denilmiştir. Binaenaleyh nâsın tekrar olunmasında yüksek bir hikmet ve belâgat vardır.Vesvâs; vesvese veren, insanın içine kötü şeyler getiren, bağrında yavaş yavaş kötülük fısıldayan, fiskos eden demektir.Hannâs; geri geri çekilip sinen, aldatmak ve hak yolundan geriletip fenalığa sürüklemek için sinsi sinsi çalışan, sinerek fırsat kollayan vesvese kaynağı demektir.Cin; gizli olan ve göze görünmeyen mahlûktur. İns de bildiğimiz insanlar demektir. Bunların her ikisinin vesvese ve fiskosundan Allah’a sığınmak lâzım geldiği bize talim olunmuştur.

Şimdi sûrenin manasını şöyle genişletebiliriz:“Habîbim de ki: İster göze görünmeyen varlıklardan, ister insanlardan olup da aldatmak, hak yolundan geriletip fenalığa sürüklemek için insana gizli gizli vesvese veren; insanın içinde fiskos eden, hep fenaya çağıran sinsi, geriletici ve kötülük kaynağının şerrinden insanları yaratıp terbiye eden; hâlden hâle geçirip kemâle erdiren; onların hepsi üzerinde mutlak hâkim olan, sonsuz kudret sahibi hak İlâh, Allahu Teâlâ’ya sığınırım. Rabbim! Senin iraden dışında hiçbir şey yoktur ve olamaz. Beni bunların şerrinden, bunların dediklerine uymaktan, çağırdıkları kötü yollara gitmekten koru!”Bundan evvelki sûrede korunulması lâ-zım gelen ve şerlerinden Allah’a sığınılması emir olunan dört şey, görünür şeylerdendi. Bu sûrede korunulması emir olunan şey göze görünmeyen ve insanın içine atılan bir vesvesedir. İnsanın içine sokulan gizli bir fiskostur. Fakat, bunun tehlikesi daha büyüktür. İnsan, hayatının her dakikasında bundan korunmak zorundadır.

Dışarıdan gelecek olan bir şer, bir fenalık ne kadar büyük zarar doğursa, insana ne kadar acı, elem ve ıztırap verse yine sebebiyet vermedikçe, onun ruhunu kirletemez. Allah yanında sorumluluğu icap ettiremez. Çünkü isteyerek yaptığı bir şey değildir. İmanına, itikadına, ibadetine bir eksiklik vermez; Allah yolundan geriletemez.Fakat kötü arkadaşlar, şeytanlar ve nefsanî arzular yüzünden uğrayacağımız zararlar böyle değildir. Gerek insan şeytanı, gerek göze görünmeyen şeytanlar ve nefsanî meyiller yavaş yavaş, sinsi sinsi kalbe soktukları kötü hâtıralarla, vesvese ve fiskoslarıyla insanın ruhunu kirletir, insanı hak yolunda ilerlemekten alıkor. Aklını ve fikrini çelerek îman ve îtikadını bozar, sırf hayvanî ve geçici zevklerle oyalar. Bunlar, fertlerin gönüllerinde, insan cemiyetlerinin aralarında, yahut Allah’ı unutanların göğüslerinde, sezilir sezilmez, fiskos eder gibi, yavaşcadan gıcıklayarak kötü telkinler yapar, fena fena temayüller uyandırır ve böylece akıl ve fikrini çeler, türlü türlü fenalıklara düşürür. Allah yoluna gitmekten, insanlık gayesine ermekten alıkor, nihayet din ve îmandan çıkarır, ebedî helâke sürükler. Gerek görünerek ve gerek hiç görünmeden insanların kalbine vesveseler atan, kötülükler telkin eden bu şeylerin şerrinden Allah’a sığınmak ve içimize böyle kötü bir hatıra ne taraftan gelirse gelsin ona uymamak, o sesin çağırdığı tarafa gitmemek ve o aldatıcı fiskoskalara uymaktan kendisini koruması için daima Allah’a yalvarmak gerekir.İşte bu sûrenin bize talim eylediği gerçek budur. Kalplerinde, göğüslerinde, içlerinde.